Quantcast
Channel: Defter
Viewing all 40 articles
Browse latest View live

PhDometer - Nasıl yazıyorum? #14

$
0
0
Uzun bir aradan sonra "Nasıl yazıyorum?" serisine kısa da olsa yeni bir yazı ve uygulamayla devam.



PhDometer, PhD2Published'in geliştirdiği, bir dönem ücretsiz olarak indirilebilen, şimdi ise 2.99£'a satın alabileceğiniz bir uygulama. Uzun süre ben de direndim almamak için ama bir süredir yazma konusunda sıkıntılar yaşadığım için daha fazla dayanamadım. Bu uygulamanın diğer kelime sayaçlarından farkı yazarken ya da düzeltme yaparken sildiğiniz kelimeleri de kelime sayınıza eklemesi. Sayfalarca yazıp sonra silen, tabiri caizse destanlar yazıp düzeltme yaparken kuş gibi bırakan benim gibiler için moral anlamında büyük destek. Belki yazıyı bitirdiğinizde bu kelimeler ve çalışmalarınız görünmüyor olabilir, ama günlük yazma kapasitenizi görebilmek açısından önemli. Üstelik ne kadar sürede kaç sözcük yazdığınızı da gösteriyor uygulama. Ayarlarınızı belli bir kelime sayısına ulaşınca sizi uyarmasını sağlayacak şekilde yapabilir ya da sadece çalışma sürenizi göstermesini sağlayabilirsiniz. Bence tek eksiği, her gün yazdığınız kelime sayısını ve çalıştığınız süreyi hafızasında tutmuyor oluşu. Eğer bunların kaydını tutmak istiyorsanız, Twitter'da paylaşabilir, bir deftere yazabilir ya da Excel'de tablo hazırlayabilirsiniz.
İsmi sizi yanıltmasın. Sadece tez yazan doktora öğrencileri ya da akademisyenler için değil, bence yazma projeleri olan herkesin fayda sağlayabileceği bir uygulama. Böyle bir ihtiyacınız varsa denemenizi tavsiye ederim. İleriki zamanlarda tekrar ücretsiz indirme imkanı olursa mutlaka blogdan duyurusunu yapacağım.

İyi yazmalar :)

Not: Hani olur da merak ederseniz: Bu uygulamayı kendi imkanlarımla edindim. Bu yazı reklam amaçlı yazılmadı ve ben karşılığında hiçbir ücret almadım. Önerilerim sadece kendi deneyimlerime dayanıyor.

Bir teşekkür yazısı...

$
0
0
Mürekkep Faresi'nin blogunu takip ediyorsanız muhtemelen bundan 1 ay kadar önce o güzel blogunun 1. yıl kutlamaları sırasında bir çekiliş kazandığımı da biliyorsunuzdur. Yurtdışında olunca işler biraz daha karışık oluyor tabii. Ben ancak dün akşam itibariyle o birbirinden güzel hediyelerime dokunabildim. Ben bir kırmızı Pelikano ve Edelstein mürekkep beklerken içinden başka başka ve birbirinden güzel hediyeler çıktı. Kendisine buradan tekrar teşekkür ediyor, sizinle de bu güzellikleri paylaşmak istiyorum. :D






Pazartesi sendromu da neymiş? - Nasıl yazıyorum? #15

$
0
0
Geçen hafta pek verimli geçmeyince bu haftaya motivasyonu ve enerjiyi yüksek tutarak başlamak gerek diye düşündüm. Inc.com'un bu listesi ise sabah sabah bana gereken tek şeydi. Daha önce yazarken dinleyebileceğiniz müziklerden ve ortam/ses düzenleyici programlardan bahsetmiştim. Ya sizi yazmaya/çalışmaya motive eden müzikler neler? Benim motivasyon şarkım "Eye of the Tiger". Ya sizin?




Bir defter hikayesi #3 - 2015 Ajandam

$
0
0
Dört yıl boyunca QuoVadis ajandam - bazı arkadaşlarımın deyişiyle kara kaplı defterim - her yerde bana eşlik etti. Üç yıl boyunca haftalık düzende kullandım, geçen yıl ise her sayfaya bir gün düzenine geçtim. Ancak son iki yıldır kullanımım git gide azaldı. Çünkü ne boyut ve ağırlık, ne içerik, ne de işlevsellik adına benim ihtiyaçlarımı karşılamıyordu artık ajandam. Ajanda kullanmayınca da bütün randevular, yapılacaklar alt üst oluyor tabii ki. Bu nedenle geçen yıldan beri yeni bir sistem arıyordum. Moleskine, Paperblanks, Planner Pad, Exatime ve daha niceleri. Hiçbiri isteklerimi tam olarak karşılamadı. Ben hem aylık, hem de haftalık planlama yapılabilen, saatleri belirtilmiş ve yapılacaklar listesi oluşturabileceğim, not alabileceğim yeterince alanı olan bir ajanda arıyordum. Sonunda geçen hafta istediğim gibi bir ajandayla karşılaştım.


Kırtasiyeseverler belki de tanıyordur Mark's Tokyo Edge markasını. Yeni tanıştığım ve ilk görüşte "İşte bu!" dediğim ajanda Mark's Tokyo Edge'in Storage.it A5 Ajandası. Elimdeki uluslararası baskı. Sanırım bir de Japonya baskısı var. Storage.it koleksiyonun en önemli özelliği,  ön kapağında ziploc denilen fermuarının olması ve dosya işlevi de görmesi. Kapağın iç kısmında kartvizit koyabileceğiniz ve benim gibi etiket saklayabileceğiniz bölümler de mevcut. Ajanda bittiğinde içine düz, kapaksız bir defter yerleştirip bu kapağı kullanmaya devam edeceğim kesin.

Ajanda, kapak sayfası ve kişisel bilgilerinizi not edeceğiniz sayfadan sonra 2014-2017 takvimleriyle karşılıyor sizi. 2014 Eylül - 2015 Aralık arasını, yani 16 ayı kapsıyor, ancak 2016 ve 2017 takvimlerinin de içinde yer alıyor olması önceden plan yapmayı sevenler için güzel bir özellik.


Bu takvimleri ise iki sayfaya basılmış olarak 2015 yıllık planı takip ediyor. Doğumgünlerini, tatilleri, önemli tarihleri not etmek için ideal, ama bundan fazlasını not etmek için her güne ayrılmış bölüm küçük. Yıllık planı 28 ülkenin 2014 - 2015 önemli gün ve tatil tarihleri izliyor. Ne yazık ki bu 28 ülke içinde Türkiye yok, ama yolculuk planı yaparken faydalı olabilir.


Şimdi gelelim ajandanın iç organizasyonuna. Ajanda her ay başında, iki sayfaya basılmış bir aylık görünümle başlıyor. Her ayın ilgili sayfalarına ajandanın sağ tarafındaki sekmelerden çabuk erişim mümkün. Aylık görünüm sayfasında bir önceki ayın ve sonraki iki ayın takvimi ile 6 küçük bölmeye ayrılmış not kısmı yer alıyor. Yine soldaki sayfanın en alt kısmına not alınabilecek bir kısım mevcut.


Aylık görünümden sonra haftalık planlama sayfalarına geliyoruz. Her gün yarım saatlik dilimlere ayrılmış ve sabah 8'den gece 12'ye kadar programınızı not edebilirsiniz. Sağ sayfada ayrıca üçe bölünmüş, noktalı not bölümü yer alıyor. Ajandayı ilk elime aldığımda bu alanı tematik sınıflandırma yaparak kullanırım diye düşünmüştüm ama şimdilik farklı bir organizasyona karar verdim. Bu alanı akademik çalışmalarımı düzenlemek için kullanacağım. İlk bölümü aklıma gelen herşeyi not etmek, ikinci bölümü haftanın hedeflerini yazmak ve üçüncü bölümü ise o hedeflere ulaşmak için yerine getirmem gereken adımları belirlemek için kullanacağım. Bu adımları yine günlere göre takvimime yerleştireceğim. Yazmaya ayıracağım zamanları ise doğrudan haftalık plana yazmayı düşünüyorum ki bu yazma zamanlarında kaytarmayayım, her gün yazabileyim. Kendime "yazma randevuları" ayarlamazsam kolaylıkla vazgeçebiliyorum ne yazık ki. Üstelik bu şekilde daha dengeli haftalık bir planlama yapabileceğim. Umarım bunu yıl boyunca düzenli olarak yerine getirebilirim.


Saat dilimlerinin bittiği yerde yine not almak ve plan yapmak için kullanabileceğiniz bölümler mevcut. Haftalık planlama sayfalarında yine içinde bulunduğunuz ve sonraki ayın takvimi var.

Ajandanın planlama sayfalarını büyük kareli not sayfaları izliyor. Bu kısmı iletişim bilgileri, adresler, yol tarifleri, vs. gibi özellikle yolculukta gerekli bilgileri not almak için kullanacağım sanırım. Bu sayfalardan sonra ise seyahatlerinizde kullanabileceginiz pratik bilgiler yer alıyor; saat dilimleri, ölçü çevirim tabloları, para birimleri gibi.


Ajandanın kağıdı beyaz ve parlak. Yumuşak ve pürüzsüz bir dokusu var ama çok ince. Dolmakalemle yazınca gölgeleme ve kanama yaptı. O yüzden, dolmakalemle kullanmayı tavsiye etmiyorum. Ben dört renkli BIC tükenmez kalemlerimle kullanmaya başladım. Böylece farklı konuları farklı renklerle yazarak sınıflandırma da yapabileceğim.


Ajandanın biri gri, biri kırmızı iki ayracı var. Birini içinde bulunduğumuz hafta için, öbürünü de yıllık plana daha çabuk ulaşabilmek için kullanacağım. Kalem takmak için plastikten yapılmış bir de kalem halkası var, ancak uzun ömürlü olacağını düşünmüyorum. Kalemi doğrudan ajandaya takabilirsiniz. Renkli etiketlerimi, post-itlerimi de ajanda içinde saklayacağım.

2015'te verimli çalışmak ve planlı olmak için her şeyim hazır. Sizin için ajandaların hangi özellikleri önemli? 2015 ajandanızı aldınız mı?

Sonbahar iyiden iyiye kendini hissettirmeye başladıysa...

$
0
0
...ve sizi de bu havalar mahvettiyse, bir Pink Martini şarkısı iyi gelir.

  
Hang on Little Tomato

The sun has left and forgotten me
It's dark, I cannot see
Why does this rain pour down
I'm gonna drown
In a sea
Of deep confusion


Somebody told me, I don't know who
Whenever you are sad and blue
And you're feelin' all alone and left behind
Just take a look inside you and you will find


You gotta hold on, hold on through the night
Hang on, things will be all right
Even when it's dark
And not a bit of sparkling
Sing-song sunshine from above
Spreading rays of sunny love


Just hang on, hang on to the vine
Stay on, soon you'll be divine
If you start to cry, look up to the sky
Something's coming up ahead
To turn your tears to dew instead


And so I hold on to this advice
When change is hard and not so nice
If you listen to your heart the whole night through
Your sunny someday will come one day soon to you


#AcWriMo başlıyor!

$
0
0
Kasım ayı, bir ay içinde bir roman yazmak ya da akademik yazma projelerinde ilerlemek isteyenlerin ayı. Temmuz ayında katıldığım yazma kampını hatırlıyor musunuz? Yine aynı prensiplerle yazma ayına katılmak isterseniz, #NaNoWriMo ya da #AcWriMo etiketlerini Twitter'da takip ederek işe başlayın. National Novel Writing Month sayfası kurgu alanında çalışmaları olanlar için birçok kaynak ve öneriler sunuyor. Akademik yazma etkinliklerine katılmak için ise Phd2Published'in 2014 Academic Writing Month sayfasını mutlaka gözden geçirin.

Ben henüz hedeflerimi ve çalışma stratejimi belirlemedim. Haftasonuna kadar bir dağ başında internetsiz, telefonsuz, hem biraz kafa dinleyeceğim, hem de gelecek ayın planlamasını yapıp çalışma yöntemlerini belirleyeceğim. 3 Kasım'da da buradan sizlerle paylaşacağım. Siz de bana katılmak isterseniz hemen hazırlıklara başlayın derim. Defterler, kalemler hazırlansın, bol yazmalı bir ay bizi bekliyor!

#AcWriMo Planım - Nasıl yazıyorum? #16

$
0
0
Dün gece gerçek hayata dönüş yapıldı maalesef. İdari problemler nedeniyle bir günlük ara vermem gerekse de dağda, her şeyden uzak bir kaç gün gerçekten iyi geldi. İlk başlarda sessizlik çok rahatsız ediciydi: Kuş ve evin yanı başından akan kaynağın sesinden başka bir şey duymayınca insan, hele de şehirde büyümüş, hep şehirde yaşamış olunca, normalde huzur vermesi gereken şeyler rahatsız edici olabiliyor başta. Ama alışıyorsunuz, hem de çabuk alışıyorsunuz :) Üstelik, bir haftalık da olsa doğanın sonbaharla gelen değişimine tanık olmak aslında ne kadar insan merkezli yaşadığımızı ve dünyanın kendi dengesini ve değişimini görmezden geldiğimizi hatırlatıyor.




Bir hafta boyunca ne yaptın diye sorarsanız eğer: Bol bol okudum, düşündüm ve aslında ne kadar çok yazılacak şeyim olduğunun farkına vardım. Tez gibi uzun soluklu bir projede, bir süre sonra elinizdeki bulgular ve fikirleriniz gözünüze banal, önemsiz ve değersiz gelmeye başlıyor ne yazık ki. Ben de elimdekileri yazılmaya değer görmediğim için sürekli geciktiriyorum yazma işini. Halbuki bir kaç günlük ara, bir kaç yeni yazar, metot, bakış açısı değiştirebiliyor sizinle araştırmanız arasındaki ilişkiyi. Sanırım okuduklarım yeni bir bağ kurmamı sağladı tezimle. O yüzden motivasyonum arttı. Bu ayın hedeflerine ulaşmak için ihtiyacım olan tek şey de motivasyon zaten.

 

Şimdi gelelim bu ayın büyük hedefine: Bir türlü başlayamadığım, başlarsam bitiremeyeceğimden korktuğum tezimin ana bölümünü yazmak bu ayın amacı. Bu amaca ulaşmak için ise günde 5 saat çalışacağım. 5 saat az gelebilir gözünüze, sonuç olarak günlük 10 saatlik çalışma sürelerinden bahsediyoruz, değil mi? Ama hanginiz 10 saati yüzde yüz konsantrasyon ile tamamlayabiliyor? Benim için ve çalışma hayatını biraz biliyorsam hiç kimse için iş yerinde geçen 10 saatlik sürenin hepsi de aynı verimde değil maalesef.  O yüzden 5 saat hiç de az değil, çünkü mutfak alarmı tekniğini kullanarak, 10 seans demek 5 saat. Başka hiç bir şeyin dikkatimi dağıtmasına müsaade etmeden günde 5 saat çalışabilirsem, eminim önemli bir ilerleme kaydedeceğim. İlk haftanın adımlarını şimdiden belirledim ama diğer haftalar ilerleyen günlerde, ben sistemi oturtunca belli olacak. Bu sefer kelime hedefim yok, çünkü kelime hedefi çalışma biçimime uymuyor. Haftada bir gün tatil yapmaya karar verdim, bütün enerjimi ilk hafta(lar)da tüketmeye niyetim yok.

Bloga gelince; hem beni, hem de bu ay boyunca benimle beraber yazmak isteyenleri motive etsin diye her hafta başı bir yazı mutlaka yayınlayacağım. Yine yazmaya yönelik sözler, müzikler, filmler paylaşmaya da devam edeceğim. Lütfen siz de benimle başarılarınızı, sıkıntılarınızı ama en önemlisi yazdıklarınızı paylaşmaya devam edin.

İyi yazmalar!


Blog ödülleri

$
0
0

Geçen hafta okumayı çok sevdiğim Kitaplık'ın yazarı Eren beni blog ödüllerine layık görmüş. Eren'e tekrar teşekkür ediyorum ve ben de sevdiğim blogları sizlerle paylaşmak istiyorum. Eğer siz de blog ödülleri vermek isterseniz, kurallar basit: Yukarıdaki ödül resmini paylaşmak, size ödül veren blogun adresini paylaşmak ve 15 bloga ödül vermek. 

Çok zor bir işmiş bu gerçekten. O kadar uzun bir blog okuma listem var ki sadece 15 tane seçmek zor oldu. Beni okuyan, yorum bırakan, okumaya, yazmaya, düşünmeye teşvik eden ya da yazmayla, kırtasiyeyle, kendin yapma, üretmeyle ilgili yazan, güldüren, güzel fotoğraflarla içimi açan Türkçe blogları aldım listeme. Unuttuklarım vardır mutlaka. Gücenmesinler,darılmasınlar, onlar da kendi listelerini yapsınlar :)

Alfabetik sırayla benim listem:


  • A Peripatic Perspective
  • Bana Sıkça Yaz
  • Ben Raif
  • Biraz Konuşalım Bari
  • Dostlar Kütüphanesi
  • Erguvan Kalem
  • Eski Taş
  • Extra Bagage
  • Kalem Treni
  • Kitaplık
  • If You Want to Be
  • Mürekkep Kulislerinden Bir Fare
  • Pınar Atay
  • Rafların Arasından
  • Renkli Kitap




  • Kültür fizik - Nasıl yazıyorum? #17

    $
    0
    0

    Geçen hafta hiçbir hedefimi yerine getiremedim. Ne yazık ki tezimin ilgili bölümüne karşı duyduğum başarısızlık korkusuna yenildim ve yazmamayı tercih ettim. Ama bu hafta söz veriyorum. Bu gidişe bir dur denilecek. En küçük ayrıntıyı, işi bile ajandaya not edip belli bir aralıkta yaparak ilerlemeyi düşünüyorum. Zamanı doğru kullanmanın en kolay yolu bu gibi gözüküyor, deneyip göreceğim. Sizin haftanız nasıl geçti?

    Haftanın stratejisi aslında uzun vadede yazmanıza ve sağlığınızı korumanıza yardımcı olacak bir tavsiyeden oluşuyor. Masa başında oturmam gereken saatler uzadıkça sadece zihinsel yorgunluk değil, fiziksel yorgunluk da baş edilemez hal alıyor. Bunda kuşkusuz yanlış oturmam ve masa ve sandalyelerin her zaman vücuduma uygun olmayışının da etkisi var. Bunların önüne geçebilmenin bir yolu masa, sandalye değişimi tabii ki, ama düzenli aralıklarla ara vermenin, ayağa kalkmanın ve masa başı egzersizleri de yapmanın faydası yadsınamaz. Düzenli ara vermeyi mutfak alarmı tekniği garanti altına alıyor, peki hangi egzersizleri yapacağız? İşte kısa da olsa bir liste:

    Masa başında yapılabilecek 6 kolay hareket için, A Cup of Jo,

    Hem oturuşunuzu düzeltmek, hem de esneme hareketleri için, Little Miss Redhead,

    30 dakikalık aralarda ne yapacağını bilemeyenler için ise Leslie Sansone'un evde yürüyüş videoları.


    Günün sözü:

    Roman yazmak, gece araba kullanmaya benzer. Sadece farlarınızın ışık tuttuğu alanı görebilirsiniz, ancak bütün yolculuğu bu şekilde yapabilirsiniz. 

    - E. L. Doctorow


    Zihin haritası - Nasıl yazıyorum? #18

    $
    0
    0

    Geçen hafta hedeflerimde az da olsa ilerleme sağladım, ama hala istediğim düzeyde değil. Yavaş yavaş ulaşacağım elbet.
    By Nicoguaro (Own work) [CC-BY-SA-3.0 (http://creativecommons.org/licenses/by-sa/3.0)],
    via Wikimedia Commons
    Bugünün stratejisi zihin haritaları. Zihin haritaları, çeşitli bilgileri birbirine bağlamak ve ilişkilerini göstermek için kullanılan diyagramlardan oluşuyor. Yukarıda gördüğünüz gibi, ana fikri sayfanın ortasına yazıyor ve şekil, renk, resim, kod ya da farklı boyutları, uzunlukları kullanarak, ana fikri destekleyen anahtar kelime ve terimleri, sebep-sonuç ilişkilerini ve ağları görünür hale getiriyor ve ana fikre bağlıyorsunuz.

    Zihin haritalarını,
    1. günlük işlerinizde, haftalık planlarınızda ya da daha uzun vadelere yayılacak projelerinizde hedef oluşturmak için,
    2. sunum ve konuşma hazırlarken ya da toplantı planlarken ana fikir ve üzerinde duracağınız detayları önem sırasına koymak için,
    3. birkaç kaynaktan toplanmış bilgileri birbiriyle ilişkilendirmek için,
    4. derste not tutmak, toplantıda konuşulanları tam cümleler yazmadan birbiriyle ilişkilendirmek ve anlamlı bütünler oluşturmak için,
    5. yeni fikirler ya da aslında çoktan beri zihninizde olan ama nasıl ifade edeceğinizi bilmediğiniz düşünceleri ortaya çıkarmak için kullanabilirsiniz.
    Gördüğünüz gibi zihin haritaları sadece yazarken değil, hayatın her alanında kullanabileceğiniz bir yöntem. Bu yöntemi sadece boş bir sayfa ve renkli kalemlerle uygulayabileceğiniz gibi, bilgisayar programları ya da mobil uygulamalardan da faydalanabilirsiniz. Lifehacker ve Mashable'ın listelerine mutlaka bir göz atın.


    Günün sözü:

    "Yiyecek, barınak ve arkadaşlıktan sonra bu dünyadaki en çok ihtiyacımız olan şey hikayeler."
    - Philip Pullman




    Masayı düzenlemek - Nasıl yazıyorum? #19

    $
    0
    0
    AcWriMo'nun son haftası. Ben hala istediğim verimliliğe ulaşmış değilim. Noel tatili ve hengamesi de yaklaştıkça bu durum daha da zorlaşıyor. #DirenDefter :)


    Bugün birçok yerde karşılaştığım bir yazma önerisinden bahsedeceğim. Aslında çok basit: Her çalışma günü sonunda masanızı toplamak. Böylece temiz ve düzenli bir masada yazmaya başlamanın kolaylaşacağını söylüyor tavsiye edenler. Ben bu tavsiyeyi uyguluyorum bir süredir. Hatta bir adım daha ileri götürdüm ve masa üzerinde ertesi gün için kendime notlar ve kısa bir yapılacaklar listesi bırakmaya başladım. Böylece kendime fazladan motivasyon sağlamış oluyorum.

    Masanızı toplama tavsiyesi, bilgisayarınızın masaüstü için de geçerli. Aynı şekilde dosyalarınızı düzenlemek, hatta sadece üzerinde çalıştığınız dosyayı bilgisayar masaüstünde bırakmak da konsantrasyonunuzu artırabilir. Yine bilgisayar ekranınıza yapışkan notlar yardımıyla ertesi gün için motivasyon mesajları bırakabilirsiniz.

    Günün sözü:

    "Bir yazarın zamanının en büyük kısmı okumaya adanmıştır; bir kütüphanenin yarısını bir kitap yazmak için okur."
    —Samuel Johnson

    Bütün öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun.





    Bir defter hikayesi #4 - "Mutlu eden şeyler" defteri

    $
    0
    0
    AcWriMo dün sona erdi ve ben hedeflerimi gerçekleştiremedim. Tam bir hayal kırıklığı oldu benim için. Bir sonraki AcWriMo'ya daha düzenli ve kararlı başlamayı kafaya koydum.

    Hayal kırıklığına ne iyi gelir peki, biliyor musunuz? İyi ve mutlu şeyler düşünmek ve kendinize daha önce başardığınızı ve tekrar yapmanın aslında o kadar zor olmadığını hatırlatmak. Bunun yolu da yine yazmaktan geçiyor.


    Bu gördüğünüz defteri tam dokuz yıl önce ben ilk defa yurt dışına eğitim için çıkarken hediye etmişti bir arkadaşım. İlk sayfasına Turgut Uyar'ın

    "Hatırla her gün bir çalar saatle oynadığını
     Çalar saatler bir çocuğun uyanılacak uykusudur."

     dizelerini ve "Bir yıl sonra yine buralarda ve birlikte olalım." yazmıştı.

    O zamandan beri bu defteri saklıyor, bu güzel sözlere layık ne yazabilirim içine diye de düşünüyordum. Eylül ayında yine sıkıntı ve hayal kırıklığının yoğun olduğu günlerden birinde, bir Toastmasters konuşmasında duyduğum her gün bizi mutlu eden şeyleri yazma düşüncesi aklıma geldi. Bildiğiniz günlük gibi ama sadece iyi, güzel şeyleri yazıyorsunuz. Bu aralar bloglarda sıkça gördüğüm "şükrettiğim şeyler" yazıları gibi aslında.


    Ben en az 3 şey yazmaya çalışıyorum ama bazen bir bakıyorum da liste uzamış da uzamış. Bazen de aklıma hiç bir şey gelmiyor, hatta canım yazmak da istemiyor ama kendimi zorluyorum. Bazen de bir kaç kurabiye hatırlamama yardımcı oluyor.


    Hiçbir zaman düzenli olarak günlük tutamadım, ama Eylül ayından beri her gün olmasa da düzenli olarak, en çok da sıkıntılı olduğum zamanlarda yazıyorum bu deftere. Bu yazı umarım 2014 biterken yeni yıl kararlarında günlük tutmaya başlamak olanlara biraz da olsa ilham olur... Bir de arkadaşlarına hediye arayanlara...


    Kendi sesini bulmak, kendi sesiyle yazmak - Nasıl yazıyorum? #20

    $
    0
    0

    Kendi düşüncelerini başkalarınınkinin arkasına saklamadan yazmak, özellikle akademik çalışma yapanlar için çok önemli. Eğer bilimsel çalışmanın amacı bizden önceki araştırmacıların bilgilerinin üstüne koyarak bu dünyaya dair bildiklerimizi her geçen gün artırmak ise, bilime katkılarımızın mutlaka altını çizmeliyiz. Cassandra Steer'a göre başarılı bir doktora tezinin ve akademik yayınların anahtarı bu. Bence de akademik literatür ile kendi bulgularımız ve düşüncelerimiz arasında önemli bir denge var. Bu denge bulunduğu zaman başarılı bir yazar olabiliriz.

    Bu tavsiye kurgu yazarları için de geçerli bence. Orijinal olmak, başkalarını taklit etmeden kendi yazma stilini bulmak çok önemli. Ancak bu, sadece yeteri kadar okuduğunuzda ortaya çıkıyor. Bu yüzden, farklı yazarları ve yazma stillerini tanımak ve kendi sesini bulmak kolay olmasa da yazar olmak isteyen herkesin üzerine düşünmesi ve uğraşması gereken bir alan. Sadece iyi fikirler bulmak ne yazık ki yeterli değil.

    Sizce kendi sesini bulmak ne kadar önemli yazarken? Çok ve farklı türleri okumak dışında neler yapılabilir kendi sesimizi bulmak için?

    Günün sözü:

    "Bir yazar olarak yargılamamalı, anlamalısınız."
    - Ernest Hemingway



    Yeni yılda daha düzenli olmak isteyenlere... Nasıl yazıyorum? #21

    "Yazmak da yemek yapmak gibi..." - Limonlu Kek

    $
    0
    0

    "Yazmak da yemek yapmak gibi. Bazen ne yaparsanız yapın kekiniz kabarmaz, bazen de hayal edebileceginizin de ötesinde çok lezzetli olur."

    - Neil Gaiman


    Uzun zamandır tarif yazmamıştım bloga. Keskin Color'un Instagram'daki Tarif Defteri fotoğraf yarışmasını görünce ben de katılmak istedim. Üstelik tezimi yazmaya ara vermek için güzel bir bahane oldu. Daha önce tarif defterimin hikayesini paylaşmıştım sizlerle. Simdi de o defterin içinden benim favori kekimi sizlerle paylaşıyorum.

    Bu limonlu kekin içi bembeyaz, yumuşacık. Tadı içinizi bayacak kadar şekerli değil. Çayın ve özellikle kahvenin yanına, hele de şu kapalı havalarda, çok yakışıyor. Hatta limonun tadı damağınızda, kokusu burnunuzdayken bir de Sandy Tolan'ın İsrail - Filistin savaşının insani yönünü konu alan tarihi romanı Limon Ağacı'nı da okumaya başlayın derim. Yalnız bu kekin bir dilimiyle doymuyor insan, yedikçe yiyesi geliyor. Kendinizi kitaba da kaptırıp bütün keki yemeye kalkmayın, benden söylemesi.



    Malzemeler:
    • 3 yumurta
    • 270 gram şeker
    • 275 gram un
    • 150 ml. süt
    • 80 ml. sıvı yağ
    • 1 adet limonun kabuğu ve suyu
    • 1 paket kabartma tozu
    • 1 paket vanilin ya da bir kaç damla vanilya aroması
    • 1 fiske tuz
    Yapılışı:
    1. Yumurta aklarını ve sarılarını ayırın. 
    2. Sarılarına şeker, sıvı yağ, süt, limon kabuğu ve suyunu ekleyin. Karıştırın.
    3. Un, kabartma tozu ve vanilini eleyerek sıvı karışıma ekleyin ve karıştırın.
    4. Yumurta aklarını beyaz köpük haline gelene kadar 1 fiske tuz ile çırpın.
    5. Beyaz köpük haline gelen yumurta aklarını bir spatül yardımıyla yavaş yavaş dıştan içeriye doğru karıştırarak söndürmeden karışıma yedirin.
    6. Karışımı kalıba dökmeden önce, ya kalıbın boyutlarına uygun yağlı kağıt koyun ya da tereyağıyla yağlayıp 1 kaşık un koyarak unun her tarafına dağılmasını sağlayın. İkinci metodu kullanacaksanız fazla unu silkeleyin. 
    7. 170°C önceden 10 dakika kadar ısıtılmış fırında pişirin. İlk 20 dakika boyunca fırının kapağını kesinlikle açmayın. 
    8. Kek soğuduktan sonra kalıptan çıkarıp servis yapın.
    Notlar:
    • Pişirme süresi veremiyorum. Herkesin fırını farklı çalışıyor. Benimkinde 45-50 dakika alıyor pişmesi. Ustü kızarmış, batırdığınızda bıçak ya da kürdan temiz çıkıyorsa pişmiş demektir.
    • Fotoğraftaki bardak ölçüleri, ama ben size gram ve millilitre cinsinden veriyorum çünkü benim kullandığım bardak normal su bardağından biraz daha küçük.
    • Benim kek kalıbım dikdörtgen.  Boyutları 11 x 30 cm. 


    Mürekkepseverlere...

    $
    0
    0
    Artık dövme mi yaptırırsınız ya da dolmakalem mi mürekkeplersiniz bilemem ama, hepimize mürekkeple daha haşır neşir olacağımız bir yıl dileğiyle...


    "Bir kitap daha okumalıyım..." Nasıl yazıyorum? #22

    $
    0
    0

    Yılın son yazısı yine nasıl daha verimli bir şekilde yazabilecegimizle ilgili ve Writing Your Journal Article in 12 Weeks'in yazarı Wendy Laura Belcher'den.

    Akademik çalışma yapanlar genelde yazmaya başlamadan önce konu ve disiplinle ilgili daha önce yazılmış her şeyi okumak zorunda hissederler. Özgün çalışma yapmanın bunu gerektirdiğini hepimiz biliriz. Tekrardan ve orijinal olmamaktan korkarız. Halbuki Belcher'e göre, okumaları bitirmeden yazmaya başlamalısınız, çünkü aslında okunacaklar listesi kısalmanın aksine gitgide uzar. Hatta o kadar çok okursunuz ki yolunuzu, ana fikrinizi kaybeder, içinden çıkılmaz bir yola girersiniz. Halbuki yazarken araştırma yapmaya ve okumaya devam ederseniz, daha çabuk ilerleme şansınız artar, çünkü aslında işinize yaramayacak büyük bir yazın yığınını okumanıza gerek kalmadan en baştan elersiniz. Üstelik teknoloji devrimi her türlü bilgi ve yayına ulaşımı kolaylaştırırken, bir araştırmacı olarak alanınızdaki her türlü gelişmeden haberdar olmanızı neredeyse imkânsızlaştırıyor. Bu yüzden, en başarılı araştırmacılar her türlü yayını okumuş olanlardan değil, bu bilgi denizi içinde yolunu kaybetmeden hedefine ulaşanlar arasından çıkacak diyor Belcher. 

    Aynı şey kurgu yazarları için de geçerli bence. Eğer bir roman ya da hikaye yazıyorsanız, döneme, coğrafyaya, karakterlerin toplumsal sınıfına, toplumsal kurallara, vs. uygunluğundan emin olmak için mutlaka araştırma yapmanız gerekiyor. Ancak bu araştırma evresi uzadıkça yazmaya başlamanız gecikecek ve hikayenizi, romanınızı bitirmeniz gitgide daha fazla zaman alacaktır. Anafikirden uzaklaşma riskinin artması da çabası. Araştırma yaparken seçici olmayı ve kendinize sınırlar belirlemeyi öğrenmeniz gerek.

    Günün sözü:

    "Yazmak büyük bir ayrıcalık, ancak bir armağan da. Kendinize ve başkalarına vereceğiniz bir armağan."

    - Amy Tan

    Herkese şimdiden mutlu yıllar!


    Ah be çocuk...

    Bir defter hikayesi #5 - Papier Tigre Not Defterleri

    $
    0
    0
    Dün Berkin Elvan'ın doğum günü olduğu için haftalık blog yazısını bir gün gecikme ile yazıyorum. Size bugün geçen yıl aldığım üçlü bir not defteri setinden bahsedeceğim. Kaliteli kağıdı ve rahat taşınabilir boyutuyla kısa sürede çok sevdiklerim arasına girdi. Siz de zaten bir çok kez fotoğraflarını blogda gördünüz.


    Can sıkıntısıyla girdiğim sinemanın mağazasında bu Papier Tigre defterleri görünce dayanamadım, özellikle grafik desenleriyle beni cezbettiler. Benim elimdeki desen Papier Tigre markasının MK2 sinemaları ile işbirliği ürünü. Defterler Fransa üretimi. Set; bir çizgili, bir kareli ve bir çizgisiz not defterinden oluşuyor ve metal klipsle birbirine tutturulmuş halde geliyor. Defterlerin her biri 48 sayfa ve A6 boyutunda.


    Geri dönüştürülmüş kağıttan yapılmış olmaları da yine beğendiğim özelliklerinden. Üstelik dolmakalemle yazmaya da uygun. Aşağıdaki yazı örneğinden görebileceğiniz gibi, ne kırçıllanma yapıyor, ne de sayfa arkasında gölgelenme ya da kanama. Defter kağıtlarının hepsi farklı renklerde. Çizgili olan bej, kareli gri ve çizgisiz olan beyaz.

     

    Ben şu anda sadece kareli olanı yazma günlüğüm olarak kullanıyorum ve yazma seanslarımın başlangıç ve bitişlerini, o gün ne üzerinde çalıştığımı, kaç kelime yazdığımı, hangi zorluklarla karşılaştığım, bu sorunları nasıl çözdüğüm ya da çözebileceğim gibi detayları not ediyorum. Diğer defterler de mutlaka kendilerine uygun bir işlev bulacak yakında. Hatta bittikçe yenilerini de edineceğim.


    Blog yıl dönümü ve bana biraz müsaade...

    $
    0
    0
    Bugün her zamankinden farklı bir yazı olacak, çünkü bugün blogu yazmaya başlamamın birinci yıl dönümü. Geçen yıl bugün ilk yazımı paylaştım blogda. Şimdi takkeyi önümüze koyup bir düşünme, değerlendirme zamanı: Bu bir yıl boyunca Defter'e neler yazıldı? Kim, ne okudu?


    Blogda bir yıl boyunca 131 yazı yazmışım, siz de 16200 defadan fazla ziyaret etmişsiniz bu adresi. Bütün sosyal ağları toplarsak yaklaşık 350 kadar takipçisi var blogun, bunların ezici çoğunluğu Instagram üzerinden takip ediyor. Bu blog sayesinde, başka türlü belki de yollarımızın kesişmeyeceği, genç, yaşlı, öğrenci, emekli, sanatçı, öğretmen, avukat, doktor ve daha aklıma gelmeyen her türlü meslekten ve dünyanın dört bir yanından okur ve yazarla tanıştım. Yalnız olmadığımı bilmek ve takip edilmek hem tatmin edici, hem de motive edici. Düzenli okuyan, blogu bir kere de olsa ziyaret eden, arada bir yorum yapan herkese çok teşekkürler. İyi ki varsınız.


    Her ne kadar bir deftere yazılabilecek her şeyi burada paylaşmaya çalışsam da, siz en çok defter hikayelerini ve yazma rutinini merak etmiş ve okumuşsunuz. En çok okunan beş yazının üçü defter hikayeleri, ikisi de yazma rutini üzerine:

    1. Yeni ay, yeni alışkanlıklar - Yazma rutini oluşturmaya var mısınız?
    2. Bir defter hikayesi #1 - Scripta defter ve Cornell not alma metodu
    3. Bir defter hikayesi #3 - 2015 ajandam
    4. Neden yazıyorsunuz? - Yazma rutini/2 adım #1
    5. Bir defter hikayesi #2 - Tarif defteri 

    Bu arada, çok yemek yaptım, yeni yeni tarifler denedim, ama çok az paylaştım. Bir çok yer gezdim ama seyahatname yazılarını yazmayı hep ihmal ettim. Yapışkan notlar ve ajanda, kafam ülke ve dünya gündemiyle dolu da olsa çok sık yer almadı blogda. Bunlar da ileride geliştirilmesi gereken alanlar...


    Bu blog sayesinde çok ilerleme kaydettim, çok şey öğrendim. İki kere yazma rutini programını uyguladım. İki kere "yazma kampı"na katıldım. Sayesinde moral buldum, bu yıl sonunda tezimi bitirmeyi amaçlıyorum. 2015 benim "Doktor" olduğum yıl olacak ve bunda bu blogun ve takipçilerinin katkıları yadsınamaz. Ancak sizden bir süre de olsa müsaade isteyeceğim. En azından bir ay kadar sadece tezime odaklanmak istiyorum. Bu bir ay tezimi zamanında tamamlayabilmem icin gerçekten önemli. Ondan sonra yine aynı ritimde, hatta daha sık yazmaya devam etmek istiyorum.


    Bu bir ay boyunca sorularınız, tavsiyeleriniz, destekleriniz için ise blog hep burada. Yorum bırakın, email yollayın, sosyal medyadan iletişime geçin. Elimden geldiğince cevap vermeye çalışacağım.

    Şimdilik sağlıcakla kalın. Herkese tekrar teşekkürler.


    Viewing all 40 articles
    Browse latest View live